ŞİŞKO
OSMAN HALICILIK
TURİZM SANAYİ VE TİCARET LTD.
Kapalıçarşı
Zincirli Han No: 15 34126 İstanbul / TÜRKİYE
Phone: (90) - 212 - 528 35 48 , Fax: (90) - 212 - 526 72 87
Web
site: www.siskoosman.com
E - mail: siskoosman@siskoosman.com
![]() |
ŞİŞKO
OSMAN - Kuşkunuz olmasın. O gerçekten altın simle saraya dokunmuş bir halıdır.
Kapalıçarşı'da ana caddeyi yol güzergahı edinmiş, bir kapıdan girip öbür kapıdan
çıkan kalabalığın aceleci akışından ayrılıp ta yan sokakların karmaşasında,
bir gezginci ruhuyla dolaşmaya koyulursanız ayrı ayrı uğraşların guruplandığı
çarşılarla karşılaşırsınız. Kuyumcular, Dericiler, Bedesten, Halıcılar Çarşısı
yolunuzun düştüklerinden bazılarıdır. Hepsi kendine özgü ilginç bir yaşam
ve devinim sergiler. Kuyumcuların ışıltısı, dericilerin sokaktan geçen alıcıları
hedefleyen ataklıkları, Bedesten'in gümüşleriyle köylü pazarının allı pullu
kumaşları, canlı çarşı yaşamının günümüzde de izlenen görüntüleridir. Bu canlılığın
peşine takılıp gezintiyi sürdürürseniz çarşının sokaklarının genişlediği,
kalabalığın da azaldığı bir bölümüne rastlarsınız. Burası tarihi yapının yerli
ve yabancı turistlerce en fazla ilgilenilen, en fazla gezilen bir bölümüdür.
Kubbelerin altına yerleşmiş sevimli ahşap dükkanları, dükkanların vitrinlerindeki
mücevher benzeri ışıl ışıl parıldayan halıları ve bin bir renkli kilimleri
ile gezginler için seyirlik bir otantik görüntü oluşturur. Küçük dükkanların
kapı önlerine atılmış hasır iskemlelerde oturan dükkan sahipleri ve çalışanları
bir yandan günlük komşu sohbetlerini sürdürürken bir yandan da yoldan gelip
geçenleri izler, vitrinlerinin çekiciliğine kapıldığını hissettikleri birisini
bin bir dil dökerek dükkanlarına sokmaya çabalarlar. Sonra bir beğendirme
uğraşıdır sürer gider.
Biz
"Şişko Osman"ı işte burada bu otantik dünyanın içinde tanıdık. O
kendi tanımıyla "halı tüccarı" değil, "halıcı"ydı. Bir
antika parçayı görünce eli ayağı titrer, güzel bir parçayı gördüğünde kalp
atışları yükselirdi. Ona göre halı tüccarı halıyı alır satardı kısaca. Halıcı
ise para peşinde değildi. Kendisi bir halıcı, hem de bir halı sarrafıydı.
O bir bakışta bir ya da kilimin yaşını, değerini, hangi yöreye ait olduğunu
hiç yanılgısız doğru tahmin edebilirdi.
Osman
Şenel biiz Kapalıçarşı'nın küçük bir kapısından dışarıya çıkarıp, bir kaç
adım sonra bir kemerli kapıdan geçilerek girilen, avlu çevresinde iki katlı
olarak inşa edilmiş Zincirli Han'a götürdü buluştuğumuz gün. Gençliğinde varlıklı
ve canlı bir yaşamı olduğu sezinlenen bu yapıda onun iki dükkanı vardı. O
küçücük, döşemesi, duvarları halı ve kilimlerimizin en değerlileri, gerçek
antika değeri kazanmış olanları ile kaplı, memleket havası kokan dükkanlarında
çeyizini gösteren bir genç kız mutluluğuyla halılarını, kilimlerini top top
önümüze açtı. Yanımız yöremiz Taşpınar'lar, Kula'lar, Bayburt'lar, Gümüşhane'ler,
Kars'lar, Saray'larla doldu. Bir halı kilim düğününün içine düşmüştük sanırdınız.
Onlar
Anadolu kültürünün en önemli verimlerinden biri olan halı ve kilimlerimizin
makineleşmeyle birlikte yok olmaya doğru giden, artık bulunamayan antika parçalarıydı.
Onları uzun uzun seyrettik. Dokunduğumuzda Anadolu yününden kaynaklanan yumuşaklıklarını
duyumsadık. İpek gibi dökülüşlerine şaşırdık. Bu gösteriden sonra Osman Bey
dükkanının o huzurlu ortamında halı ve kilimlerin geçmişten bugüne ser yaratmıştır.
Biz bu şaheserin karşısında diz çökeriz. Bu parçalar genellikle çeyizlik parçalardır.
Gerek kullanılan kök boya, gerek kullanılan yün halının güzelliğini yaratanlardır.
Bir yöre, Bir aşiret yüzlerce binlerce parça dokumuştur yıılar boyunca. Şansımız
varsa bu çeyizlik parçalardan hala sandık, dolap köşelerinde gizlenen bazılarını
buluruz. Halı ve kilim dokuması geçmişte Anadolu'da genç kız ve kadınların
hemen tümünün bildiği geleneksel sanatımızdır. En güzel parçalarda kızların
erkek evine götüreceği çeyizlik parçalar arasından çıkar. Genç kızlar çeyizlik
halı dokur. Bu uğraşı kücücükken öğrenirler. Dört beş yaşlarına geldiklerinde
halı tezgahının başındaki annelerinin yanına oturur, izlemeye başlarlar. Yedi,
sekiz yaşlarına geldiklerinde yardıma geçerler, sonra da dokurlar. Yüz yıl
önce Anadolu'da kadınların hepsi halı kilim dokumayı bilirdi. Her aşirette,
her evde halı, kilim dokumayı bilen bir kadın vardı. Kendi ihtiyaçları için
perdelik, yatak örtüsü, divan örtüsü, otağ girişi, beşik için, heybe, çoban
tuzluğu, göç ederken eşyalarını sardıkları, hayvanlarının üzerine örttükleri
örtülerin hepsini dokurlardı. Ama en güzellerini kızlar çeyiz için dokurlardı.
Annemin çeyizlik halısını ben hala saklarım. İşte bu günün antika halı ve
kilimleri o günkü genç kızların kendi çeyizleri için dokudukları bu parçalar
arasından çıkar.
Düşünüyoruz.
Gerçekten de dokuma tekniklerinin inceliği, renkleri ve desenleriyle sanat
eseri tanımını hak eden halılarımızla kilimlerimizi böylesine değerli kılan
onlara, yaşadığı yöreden başka bir dünya tanımamış olan genç kızların düşlerini
dokumuş olmasımı? Bu yorum belleğimizde bir gerçeği de çağrıştırıyor. O gerçek
şu. Bu halılarla kilimlerin değerini gerçek sahipleri henüz bilmiyor. Anadolu
halı ve kilimleri dünya piyasalarında bir numarayken bizde yeni yeni değeri
anlaşılmaya başlıyor. Tüm ülkelerde en gözde ve aranılan parçaları oluştururlarken
bizde ilgisizlik içinde kayboluyorlar. Bütün dünyanın kabul ettiği gerçek
Türk halı ve kilimlerinin hem boya, hem yün, hem motif açısından zirvede olduğudur.
Öte yandan Anadolu kökenli halı ve kilimlerin her birinin ayrı bir modeli
vardır. Anadolu'da dokunmuş binlerce onbinlerce halı ve kilim içinde bir modelin
bir tek kopyası bile yoktur. İran halı ve kilimleri değerlidir ama aynı modelden
yüzlerce vardır.
Ancak
son birkaç yıldır halı ve kilimlerimizin değerini ağır ağır da olsa kavramaya
başlamışız. Osman Şenel iş ve sosyete çevrelerinde antika halı ve kilim koleksiyonerlerinin
arttığını belirtiyor. Bir halı yada kilimin antika olabilmesi için 100 yaşını
geçmiş olması, yöresinde çok az kalmış olması kuşkusuz estetik değerinin olması
gerekiyor. Böylesi parçalar da günümüzde çok az kaldığından halıcılar artık
bütün sene Anadolu'da dolaşıp yalnızca bir iki parça bulabiliyorlar. Geçmişte
dokunan antika halılar artık o yörelerde üretilmiyor. Şimdi köylerde kızlar
televizyon seyrediyor. Dokudukları halıları pazarlarken de bir televizyon,
bir buzdolabı istiyorlar. Anadolu'da halıcılığın böyle gerileyişinde makine
halılarınında büyük etkisi var elbette ama bu etkenler için de en korkulası
olan onların dışarıya gidişi. Halı ve kilimlerimizin en güzel örnekleri ne
yazık ki yabancıların evlerini ve müzelerini süslüyor. Kullanımda yok olanlarda
onlara ekleniyor. Ancak bazı şanslı olanları değerini bilen, onu koruyan,
saklayanların eline geçiyor, özel kolleksiyonlara ve müzelere gidiyor. Bugün,
dünyada "eşsiz, benzersiz" sözcükleriyle tanımlanan halılarımızın,
kilimlerimizin dışarıya gidişini önlemek, onları koleksiyonlarda ve müzelerde
toplamak ulusal bir görevdir. Müzelerin ve koleksiyonerlerin de bu konuda
daha çabuk, daha girişken davranması gerekiyor. Çünkü bu bizim kültür varlığımız
mirasımızdır. Ona sahip çıkmazsak bir süre sonra yalnızca yabancı ülkelerin
müzelerinde, evlerinde seyredeceğiz.
Halılarımız gibi kilimlerimizde dünya pazarlarında en değerli, en çok talep edilen ürünler arasında yer alıyor. Şu anda yurt içinde olsun, dışında olsun en çok aranılan ve bulunmayanları Erzurum, Bayburt, Gümüşhane çevresi kilimleri, Bunlardan bir dağ köyünde bir eski kasaba da, bir ninenin gelinlik sandığında saklanmış bir taneye rastlamak kilim tüccarları için o senenin vurgunu sayılıyor.
Kilimlerinde halılarımız gibi değer görmesinin en önemli etkeni modelin kesinlikle ikinci bir kopyasının olmaması. Buna karşın her yörenin kiliminde yöresel izler beliriyor. Reyhanlı kilimi ayrı, Konya, Sivas Kilimleri ayrı motifler, renkler taşıyor. "Bu halı ve kilimlerin fiyatı ne olabailir?" diye düşünüyorsanız onun yanıtı herkese göre farklı. Bir alıcı içinse büyüklüklerine, yaşlarına ve estetik değerlerine göre yüz milyonla beşyüz milyon arasında değişiyor. Kimi için de parasal karşılığı yok. "Yaşamım halı kilim. Halı kilimle yatar, halı kilimle kalkarım." diyen Osman Şenel için onların fiyatı yok. Onlar Anadolu halkının geçmişi, ruhu. Halklar da tarihin sonsuzluğunda maddesel varlıklarıyla değil, ruhlarıyla var olabiliyorlar. Osman Şenel'in arzusu, ricası da şöyle. "Lütfen bizim halkımız alsın da, yurt dışına gitmesin bu değerler. Zaten birşey kalmadı. Kalanlar da gitmesin. "
Anadolu'da, yaşadığı yöreden başka bir dünya tanımamış genç kızların, tezgah önünde düşleyip kurguladıkları dünyayı simgeleyerek dokudukları halılar ve kilimler, gerek kullanılan yünün yumuşaklığı, doğal kök boyanın kalitesi, gerek biri asla diğerini yinelemeyen sonsuz modelleri ile dünya pazarlarının gözbebeği.
FİRST - Kaç yüzyıllıktır o?
ŞİŞKO OSMAN - Bir asırı aşkındır efendim.
FİRST - Şu kuşlu, çiçekli, ortası mihraplı olan?
ŞİŞKO OSMAN - O da seksen beş-doksan vardır.
FİRST - Bu sahiden altın mı?